Yayınevi :
Say Yayınevi
Baskı :
İstanbul / 1996 / 332 shf.
Alfred Adler 7 Şubat 1870
tarihinde Viyana’da doğdu, aynı kentte 1895'te tıp eğitimini tamamlayıp mezun
oldu. Freud'un öğrencisi ve ilk çalışma arkadaşı olan Adler özellikle 1920-30
yılları arasında iyi tanındı. Adı Freud ve Jung'la birlikte ''derin'' ruhbilimin
kurucuları arasında anıldı. ''Aşağılık Karmaşası(Kompleksi)'' sözü de sık sık
Adler'in ismiyle birlikte kullanılır olmuştu. Kendi Psikoloji ve Psikoterapi
ekolü ,Bireysel Psikoloji adıyla uluslararası şekilde lanse edildi.
Adler en fazla karşı karşıya
konuşurken etki yapan birisiydi. Kişisel temaslarında ve konferanslarında onun
fikrine göre psikolojinin ana amacı,insan tabiatının her insan tarafından
anlaşılmasıydı. Bu nedenle bıkıp usanmadan her ilgi gösteren topluluk
karşısında konferanslar verir, deneyler yapardı.
Amerika'dan Avrupa'ya çıktığı
son konferans turu, 1937 yılının Nisan ayından Temmuz ayına kadar tasarlanmış,
100 konferansı kapsamıştı. 28 Mayıs 1937'de, İskoçya’nın Aberdeen kentinde bir
kalp krizi sonucu öldü.
Adler'in geride bıraktığı yayınların
pek çoğu konferans notlarıydı. Kitapları da hemen hemen konferansların
derlemesine benziyordu.
'' Adler ve diğer akımlar'':
Varoluşçu hareketin baş kuramcılarından Martin Heidegger'in yazılarına değinen
Joseph Lions şöyle konuşmaktadır:'' Adler'in konferans ve yazılarına göz
attığımız zaman görüyoruz ki, onun yeni varoluşçuların tekrardan keşfettiği ilk
kaynak sayılması gerekirdi.''
Neo-Freudculardan sayılan Clara
Thompsen ise Adler'den şöyle söz eder:''Birçok fikri ve görüşü, genel olarak
kabul edilmelerinden yıllar önce teşhis etmiştir. Psikanalizi total kişiliğe
uygulamanın öncüsüdür. Nevrozun doğmasında benliğe düşen rolü ilk tarif eden
insanın gitmekte olduğu yönün yani ereğinin, sinirce sorunlarına büyük katkıda
bulunduğuna ilk işaret eden odur.'' Gerçek Freud'cu çevrelerde son zamanlarda
yer alan gelişmeler de Adler'e doğru kaymalar göstermektedir. Esasen Adler'in
Freud'dan ayrılması da öz ve kişiliğin bütünlüğü konusundaki ''total kişilik
içindeki benliğin rolü'' vurgusuna dayanmaktadır. Freud bu yüzden Adler’i
yalnızca ego psikolojisine ilgi göstermekle suçlamıştır.
Robert W.White;''Bir bakıma
Freud Psikolojisinin şu sıra Adler'e yetişme çabasında olduğunu söylemek
yerinde olur'' der.
Davranışçılığa dönük Psikolog
John Dollard Freud'un sisteminin doğru olduğuna inanmakta, fakat o sistemi
tamamlamak için ''Adler'in çalışmalarını gözden geçirmenin büyük yaraları
olacağı''nı söylemektedir.
Kişilik Teşhisi:
Hastayla görüşmenin ve genel
olarak yaptığı ciddi gözlemlerin yanı sıra, Adler teşhiste kendi icat ettiği üç
yönteme dayanırdı; bireyin kendi hayatının ilk başlangıcı hakkındaki en eski
anıları, ailenin kaçıncı çocuğu olduğu ve bir de rüyalarının nasıl
yorumlandığı. Bu üç temel de geniş çevrelerce kabul edilmiştir.
Psikoterapi Uygulaması:
Rasyonel Psikoterapi'nin
kurucusu Albert Ellis kendi sistemini Adler'in kiyle karşılaştırırken şunları
söylemektedir: ''Bambaşka bir çerçeveden ve bakış açısından hareketle, bağımsız
olarak ortaya çıkarılan kişilik ve psikoterapi kuramlarında Adler'in yarım asır
önceden doğru noktalara parmak basmış olması, kendisini görüş ve klinik
yargılar bakımından hayranlık uyandıracak bir yere sahip olduğunu ortaya
koymaktadır''.
Antropoloji:
Antropolog Ernest Becker'e göre
bireyin saygıyı geliştirmesi,bununla kendi aşağılık duygularını yenmesi, kendi
gözünde kendi değerini kanıtlaması, insanoğlunun en özel niteliklerinden
biridir ve aynı durum çok çeşitli kültürlerde tekrar tekrar ortaya çıkmaktadır.
Bu da Adler'in görüşlerinin bir başka şeklidir ki, kendisi zaten Adler'e çok
önem verdiğini belirtmiştir. Becker Fred'un iç güdüler kuramını, sosyal
bilimlerin gelişmesini geciktirmekle suçlamıştır. İç güdüler insanın içinde
yatan gizli düşmanlıklar, birey-toplum düşmanlığı gibi görüşler, Becker'e göre
''Freud'un topluma deli gömleği giydirdiğinin simgesidir''.
''Adler'ci Eylemler'':
Amerika ve Avrupa’nın değişik
ülkelerinde kurulan Adler Psikoloji Derneği, Bireysel Psikoloji Derneği gibi
Adler'ci dernekler çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Bu faaliyetler kısaca
gazete ve dergiler çıkarmak, konferanslar düzenlemek,değişik ülkelerde
seminerler organize etmek…vb. Bu derneklere binlerce bulunmaktadır. Ayrıca
Chicago'da Eyalet Üniversitesi'nde Adler Eğitim enstitüleri bulunmaktadır.
''Genel kavram ve prensipler'':
Bireysel Psikoloji,
içgüdülerden kopmayı başaran ilk psikoloji ekolüdür ve bunları mantık dışı
malzeme sayar. Bireysel Psikolojinin bazı varsayımları;
*İnsan kişiliğinde bütünlük ve
devamsızlık bulunduğunu varsayar ki, buna karşı geçerli bir iddia
bulunmamaktadır.
*Kendi sağlam ve mantıklı
faaliyet alanını her zaman tutarlı olan bireyin, sürekli değişmekte olan hayat
sorunlarına karşı davranışında bulmaktadır. Ayrıca bireyin, sorunlarını
çözebilmek için başarıya ulaşma çabası gösterdiğini varsayar.
*Adler hayat sorunlarını üç
başlık altında toplamıştır; dostluk sevgisi, meslek ve cinsel sevgidir. Ayrıca
bu sorunlara karşı oluşacak hayat tarzı, çocukta, dünyayı nasıl gördüğü be neyi
başarı olarak değerlendirdiği noktasından doğar.
Bu temel varsayımlarımızdan
insanoğlunun ilerlemesine ilişkin çok önemli bir sonuç ortaya çıkmaktadır;
sosyal ilgi her an büyümektedir,insanoğlunun ilerlemesi de sosyal ilginin
gelişmesinin bir fonksiyonudur. Dolayısıyla, insanoğlu var oldukça ilerlemeden
kaçınılamayacaktır. İnsanoğlunun ilerlemesini, sosyal ilginin daha üst
düzeylere doğru gelişmesi olarak tanımlayabiliriz. Adler şu fıkrayı anlatır:
Gençliğini sefalet ve fakirlik içinde geçirmiş zengin bir kişi, kendi soyundan
gelecekleri bu tehlikeden korumak istemektedir. Bir avukatla konuşur, servetini
açıkladıktan sonra, soyundan gelecekleri 10.kuşağa kadar korumak istediğini
söyler. Avukat bir hesap yapar ve müşteriye şöyle der;'servetiniz, rahatlıkla
yetecektir. Ama bunu yaparken, koruduğunuz çocukların, sizin kuşağınızdaki bin
kişiye daha, size oldukları kadar yakın akraba olacaklarını biliyor musunuz?'
Buradan hareketle insanoğlunun topluma katkısı ve dolayısıyla ilerleme
kaçınılmazdır. Hiçbir katkısı bulunmayanlar ya da gelişmeye engel olanlar
kaybolmuştur ve onların hayatlarından bir iz yoktur.
Adler'e göre ''kişi ya toplum
kavramını sömürmekten vaz geçerek kendini kurtaracak ya da başkalarının aynı
kavramı kullanarak kendisini sömürmesine razı olacaktır''.
Sosyal Duygu(Toplumsal İlgi):
Başkasının gözleriyle
görebilmek, başkasının kulaklarıyla duyabilmek, başkasının kalbiyle
hissedebilmek.
Akıl:
İçinde toplumsal ilginin de
bulunduğu bir zekadır ve bu da genellikle yararlı olan tarafa mahsustur.
Sağduyu:
Akılla uyum sağlayan, genel
olarak kabul edilmiş bulunan, kültürün devamına dönük olan tüm psikolojik
hareketlerin bir toplamıdır.
Aptallık:
Yalnızca zeka düzeyinin azlığı
değil, aynı zamanda değişik bir düşünme biçimidir.
Aşağılık Kompleksi:
Karşısındaki sorunu çözemeyecek
durumda olduğuna inan bir insanın, bu inancını ifade eden davranış ve tutumunu
anlatmaktadır. Aşağılık kompleksi kendini üstünlük çabası olarak gösterebilir.
Kanıtlama Kompleksi:
Kendilerininde var olmaya
hakları olduğunu, ya da hiçbir kusurları olmadığını kanıtlamak isteyen pek çok
kişide bulunur.
Lider Kompleksi:
Bu eğitimin bir sonucudur. Bu
tür insanlar kendilerine başka hiçbir rolü yakıştıramazlar ve gece gündüz hep
başta olmak isterler. Bunların dışında Oedipus, Kurtarma, Polonius, Tasfiye,
Yazgı, Seyirci ve Hayır Kompleksleri de bulunmaktadır.
Başarısızlar:
Tüm başarısızlar(nörotikler,
psikotikler,suçlular, intiharcılar, sapıklar…vb) toplumsal ilgi bakımından
hazırlıkları yetersiz olanlardır. İşbirliğine yanaşmayan, tek başına
insanlardır hepsi. Dünyanın tersine gider halleri vardır.
Zorgu Nevrozu(Sinircesi):
Hasta sosyal sorumluluklarla
çelişkiye düştüğü zaman, bu sorumluluklar onda var olandan daha çok toplumsal
ilgi gerektirdiği zaman ortaya çıkarlar. O zaman hasta üstünlük durumunu
korumak için geri çekilip kendi hayali veya duygusal dünyasına girer. Zorgu
nevrozu tüm nevrotik belirtilerin prototipidir. Tedavi, hasta hayat
sorunlarıyla barışabildiği zaman, yani yanlış hayat tarzını anlayıp toplumsal
ilgisini kuvvetlendirdiği, hayatla karşılaşma cesaretini bulduğu zaman
gelebilir.
Schizoprenia:
Düşünce içindeki bozukluklarla
kendini gösteren bir hastalıktır ve çoğu zaman sesli veya sessiz olarak
kelimeler, deyimler,özdeyişler türetmeye dönüktür.
Olgu Yorumu:
Adler ''olguyu yorumlarken
tecrübenizi kullanmanız, Bireysel Psikoloji görüşlerinizi kullanmanız, bir de
tahmin yürütmeniz gerekir''demekte ve bu sürece -bilim dışı- kabul edilen
'tahmini' soktuğunu göstermiştir. Sağaltım Tekniği(Terapi): Hastaya karşı önyargısız
olmalısınız, kendinizi onun uğruna feda ettiğiniz düşüncesine asla kapılmamalı.
Gerçi ona,''Sizi iyileştirmek hayatımın en büyük başarısı olacaktır,''demek
insan içinden bir istek duyabilir ama, böyle söylemek, ulaşmak istediğiniz
amaca ters düşer. Her hareketinizde bunu ona hatırlatmanızda yarar vardır.
Sinirceli hastanın kendi belirtilerine verdiği önemi azımsamaya çaba
göstermelisiniz. Ona ilk anılarını ve rüyalarını anlattırmak iyi olacaktır.
Sonuçta ondaki işbirliği yeteneğini geliştirmek, toplumsal ilgiyi artırmak,
hedeftir.
Temel
Fark-Psikanaliz-:Freud'un,'insan yapı olarak ancak dürtülerini tatmin etmek
ister' prensibidir. İntihar(Öç Alma Hareketi): İntiharcının hayatında daima
başkalarını acılarıyla üzme eğilimi vardır. Saldırının kime yönelik olduğu,
olaydan en çok kimin üzüldüğünü görmekle kolayca anlaşılabilir.
Kriminaller(Suçlular):
Şımartılmış hayat tarzının
izlerini taşırlar. Çok aktif ve toplumsal ilgileri gelişmemiş kişilerdir. Ona
çocukluğundan beri süregelen yanlış hayat tarzını gösterebilmek gerekir.
Din Ve Ruh Sağlığı:
Adler dinin sosyal yanı olan
cephelerine olumlu bir yaklaşım alırken,kendisine dindar demek mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder