Progentr | Kişisel Blog...

Reklam Alanı
özet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Duygusal Zeka

DUYGUSAL ZEKÂ

Daniel Goleman
Varlık Yayınları
421 sayfa

Özeti 

“IQ” ile ölçülen zekâ, insanların okul ve iş yaşamındaki başarısını belirleyen değişmez bir etken midir? Öyleyse, neden yüksek IQ’lu çocuklar, ortalama IQ’ya sahip arkadaşlarına göre hayatta daha başarısız olabiliyor?
Dr. Daniel Goleman , psikoloji alanında çığır açan bu kitabında, “EQ (duygusal zekâ)”nun “IQ”dan daha önemli olduğunu kanıtlıyor. “Duygusal zekâ”yı, özbilinç, azim, dürtülerini frenleme, başkalarının duygularını paylaşabilme gibi özellikleri içeren bir zekâ olarak tanımlıyor.
Araştırma bulgularına göre, duygusal zekâ yoksunluğu, kişinin aile yaşamından mesleki başarısına, toplumsal ilişkilerinden sağlık durumuna kadar bir çok alanda çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Ancak, Dr. Goleman’a göre, duygusal zekâ doğuştan gelen bir özellik değil. İnsan beyninin yapısı dolayısıyla, çocuklukta alınan duygusal dersler, yaşam boyunca davranış tarzını belirliyor.
Başta eğitimciler ve ana-babalar olmak üzere, herkesin ufkunu açan bu kitabın çok önemli bir toplumsal mesajı da var: Demokrasinin topluma ne ölçüde mal olduğu, bireylerin duygusal zekâ düzeyiyle doğrudan bağlantılı.

Yalancılıgın Psikolojisi

(Dr. Charles V. Ford)

KİTABIN ADI : Yalan, Yalan, Yalan, Yalancılığın Psikolojisi
KİTABIN YAZARI : Dr.Charles V.FORD
YAYINEVİ VE ADRESİ : -
BASIM TARİHİ :1997

KİTABIN YAYIM MAKSADI

Yalan ve gerçeğe yeni bir bakış açısı geliştirilebilir. Kendini kandırmanın, inan ilişkilerini ve politik kararları nasıl etkilediğinin farkına varabilirsiniz. En önemli nokta ise, yalanı kendimizi kandırmak için nasıl kullandığımız olacaktır.


KİTABIN ÖZETİ

“Yalan”, insanlığın varoluşuyla başlayan bir gerçektir. Mazisi kutsal kitaplarda anlatılan Adem ile Havva’ nın cennetten kovulmasına kadar eskiye dayanmaktadır. O günden beri insanlar durmadan yalan söylemektedir.

Yalan söylemek, artık hayatımızda yediğimiz yemek, içtiğimiz su, cinsel ihtiyaçlarımız kadar doğal ve hatta bu ihtiyaçlarımızla iç içe geçmiş durumdadır. Peki insanlar neden yalan söylüyorlar? Yazar, kitabında bunları bir çok açıdan ele almış durumdadır. Yalan söylenen konular, yalan söylenirken içinde bulunulan psikolojik ve patalojik durumlar… Bazen tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olarak çıkıyor karşımıza, bazen de dar ağacında yağlı ipin ucundan kurtarabiliyor insanı.
Yalancılık günümüzde bir meslek ve hatta daha da ileri, bir sanat olmuş. Teknolojik ilerlemelerin bu kadar hızlı ve yoğun yaşanması da engelleyemiyor yalanı ve yalan söylemeyi. Hatta yalan ve yalancılık çağa ayak uydurup hızla büyüyüp ve gün be gün gelişim gösteriyor. Tıpkı bir bukalemun gibi ortama, çağa, mesleğe, sanata, kısacası her şeye uyum sağlıyor.

Yalan söylemek, ille ağzımızdan çıkan kelimeler değildir. Hile yapmak, dolandırmak, kalpazanlık yapmak ve daha bir çok şeyi yapmak yalanın diğer branşları olmaktadır. Politikacılar, sanatçılar, bilim adamları kısacası tüm meslek dallarında rastlayabiliriz yalan ve yalancılara. Örneğin; kuduz aşısını Pasteur’ un bulmadığını, Toussaint adında rakibi olan bir başka veterinerin deneyleri sonucunda elde ettiği aşıyı, kendi bulmuş gibi gösterdiğini ve bunun sonucu olarak ta Toussaint’ in birkaç ay sonra, sinir krizi geçirerek öldüğünü biliyor muydunuz?. Kitapta bu ve buna benzer örneklerin her meslek dalında çoğaltılabileceği vurgulanmıştır.

Yalan, dünyanın yapılabilecek en kolay mesleği, icra edilebilecek en kolay sanatı, keşfedilebilecek en zor şeyleri kolayca keşfedebilmenin en kolay yoludur. Karşımızdaki insanın, yalan söylediğini anlasak bile, bir çoğumuz bunun doğruluğunu araştırma ihtiyacını duymuyoruz. Karşımızdakilerin duymak istediklerini onlara söylemek, onların mutluluğunu görüp karşılığında ödüllendirilmek, hepsi küçücük bir yalanın büyük eserleridir. Eğer doğruyu söylemiş olsanız başınıza gelebilecekleri asla tahmin edemezsiniz. Ama söylediğiniz yalan kariyerinizi arttırabilir, ödül almanızı sağlayabilir, maaşınızın artmasına neden olabilir.

Artık günümüzde, inkar etmenin bu kadar rahat olması, suça teşviki körüklemekte, insanların duymaktan hoşlanacakları şeylerin söylenmesi, yalanın cazibesini ve boyutunu, bir gökdelenin daima yükselen katları durumuna sokmaktadır. Git gide manevi değerlerin yozlaşması, kapitale dayalı sistemin içerisinde, insanların daha fazla para kazanma hırsı ile zamanın çoğunu çalışmaya ayırması ve kısa yoldan başarı ve zengin olma arzusu, yalan ve yalancılığın günümüzün en cazip mesleği durumuna gelmesine sebep olmaktadır.

Sabah yatağımızdan kalktığımız andan, gece yatağa girip uykuya dalmamıza kadar geçen sürede, sayısız yalan ve yalancıyla karşılaşmaktayız. Kahvaltıda yediğimiz ekmeğin gramajının eksik olmasından tutunda, televizyonda haberleri izlerken, konuşan politikacının, ekonominin mükemmel durumundan, demokrasinin tıkır tıkır işlemesinden bahsetmesine kadar hep yalan vardır.

İşine geç kalan memurun söylediği bahaneden, dersine çalışmayan öğrencinin uydurduğu klasik “akşam elektrikler kesikti, çalışamadım” bahanesinin altında yine aynı yalan vardır.

Yazarında kitabında belirttiği gibi, yalanı anlatmaya ne kitaplar yeter ne de kelimeler… Yalanın incelenmesi için, tamamen bir bilim dalının kurulması zorunluluğu artık gelmişte geçmektedir. Git gide artan yalan ve yalancılık için bir çözüm üretmek gerekmektedir.

Günümüzde yalan üzerine söylenen atasözlerinin de bir önemi kalmamış durumdadır. Örneğin “yalancının mumu yatsıya kadar yanar!” sözü artık geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Ne yazıktır ki, hala yalandan kimse ölmemektedir.

Yalancılık günümüzün mesleğidir. Eskiden dürüstlüğün her şeyin üstünde olduğu söylenirdi, şimdilerde de yine söylenen bu. Ancak, eskisi kadar artık üstünde durulmamaktadır. Ne yazık ki mesleklerin icrasında ve üretilen politikaların temelinde yatan asıl gerçek yalandır. Reklamların tabanını oluşturan da aynı yalandır. İnsanları etkilemenin temelinde de aynı yalan karşınıza çıkar. Artık karizmatik liderlerin yerini günümüzde, insanları en iyi etkileyen ve bunu yaparken de onların duymaktan hoşlanacakları şeyleri, onlara en güzel şekilde ifade edebilenler almıştır. Yani gerçek yalancılar….

Fazladan Bir Adam - Jonathan Ames


KİTABIN ADI : Fazladan Bir Adam

KİTABIN YAZARI : Jonathan AMES

YAYINEVİ VE ADRESİ : İletişim Yayınları Cağaloğlu / İSTANBUL

BASIM TARİHİ : 1998

KİTABIN YAYIM MAKSADILouis Ives Adlı Birinin Centilmen Olma Çabaları

KİTABIN ÖZETİ : 

Louis Ives, Princeton’ da bir lisede İngilizce öğretmeniydi. Bir gün okulda bulduğu sütyen hayatını değiştirdi. Sütyeni üzerinde denerken umulmadık bir şekilde okul müdürünün karısı tarafından görüldü ve sene sonunda okuldan kovuldu. Kovulduktan sonra Princeton’ da bir süre işsiz gezen Ives, bu durumdan sıkıldı ve burada kendisine yer olmadığını düşündü. Yeni bir iş bulması gerekmekteydi. Bu düşüncelerle 
New York’ a taşınmayı ve bir centilmen gibi yaşamayı tasarladı. New York’ ta ucuz bir otel odası kiralayacak ve iyi bir iş bulacaktı. Bu amaçlarla New York’ a geldi ve gazete ilanlarına bakmaya başladı. İlanlardan birisi dikkatini çekti ve verilen numarayı aradı. İlan Henry Harrison adında biri tarafından verilmişti. Ives verilen adrese gitti, Mr.Harrison’ la gerekli şartları konuştu ve anlaştı. Kiralamaya karar verdi ve birkaç gün sonra da odasına taşındı. Mr. Harrison biraz yaşlı birisiydi ancak dinçti. Yaşlı bayan arkadaşları vardı ve genellikle her akşam yemeklere ve davetlere giderdi. Ayrıca öğretmenlik yapmaktaydı. Ives’ e göre o gerçek bir centilmendi ve onun gibi centilmen olmayı istiyordu. Louis Ives taşındıktan bir süre sonra Terra adlı bir çevre dergisinde işe girdi. İşi ve aldığı maaş fena değildi. Bu arada Ives, Henry’ den centilmenliğin püf noktalarını öğreniyordu. İki ev arkadaşı birbirlerini daha iyi tanımaya çalışıyorlardı. Henry, Ives’ ın bir Yahudi olduğunu öğrenir ama bunu sorun yapmaz.

Ives çocukluğundan beri kadınlara ilgi duyuyordu. Onlar gibi olmak, onların nasıl davrandıklarını bilmek istiyordu. Bunun için bazen annesinin çamaşırlarını giyiyordu. Kadın olmak nasıl bir şeydi? Bunu merak ediyordu. Okuldan kovulmasına neden olan olayda bu merakı yüzündendi. New York’ a taşınınca da bu merakından vazgeçmedi. Gazete ilanlarından faydalanarak transseksüellerle travestilere hizmet veren “Sally’s” adında bir kulübe gitmeye başladı. Bu arada bütün bunları Henry’ den sakladı. Kulüpte Wendy ve Miss Pepper aldı transseksüellerle tanıştı. Bir süre sonra kendi kişiliğine kızarak bu kulübe gitmemeye kara verdi ve gitmedi de.

Ives’ ın New York’ ta bir teyzesi vardı. Şükran günü teyzesini aradı ve onu ziyarete gitti. Teyzesi bu ziyaretten son derece memnun oldu. Birlikte çok güzel vakit geçirdiler. Ives tekrar geleceğine dair söz vererek teyzesinden ayrıldı. Bu arada Henry her yıl olduğu gibi yine okullar kapanınca Florida’ ya gitmeyi planlamaktadır. Ancak bir gün arabasıyla kaza yapar. Henry, arabasının kendisini Florida’ ya götüremeyeceğine karar verir. Bunun için yeni ve ucuz bir araba satın almak ister ancak bir türlü bulamaz.

Henry, Florida’ da Lois adında bir kadının evinde kalıyordu. Ancak şimdilerde araları bozuktu. Henry hem aralarındaki soğukluğu gidermek hem de Lois’ in evine kendini davet ettirmek için onunda olduğu bir davete giderler. Ancak Lois’ den gerekil yakınlığı bulamazlar. Henry’ nin bütün bu olaylara canı sıkılır ve araba park etme yüzünden Ives’ a bağırır. Ives buna alınır ve bir süre Ives ve Henry birbirlerine soğuk davrandılar. Ives biraz da Henry ile karşılaşmamak için geceleri yine Sally’s’e gitmeye başlar. Aslında Ives Henry’ yi çok sevmekteydi ve onun centilmenliğine hayrandı.

Bu arada okullar kapanmak üzereydi ve Henry’ nin Florida’ ya gitmesi gerekiyordu. Bu amaçla Henry, Ives ile arasındaki sessizliği bozar ve ondan arabasını ister. Ives, Henry’ nin bu isteğini reddeder. Bu reddetme aralarının tekrar bozulmasına neden olmadı. Henry yılmadan Noel’ e kadar araba aradı ama yoktu.

Noeli Ives teyzesinin evinde, Henry ise Philadelphia’ da geçirdi. Henry, Ives ile birlikte Noel dönüşünde de araba aradı ama bulamadı. Noel akşamı Henry siyatiği yüzünden rahatsızlandı. Ancak komşusu Gershon sayesinde iyileşti. Birkaç gün sonra Henry Florida’ daki bayan arkadaşını onun evinde kalmaya ikna etti ve Florida’ ya gitti. Bu ani gidiş Ives’i üzmüştü.

Ives bir gün aynı yerde çalıştığı Mary’ nin yeni aldığı sütyeni çalmıştı. Onu üzerinde denemek istiyordu. Bunun için erkekleri kadın kılığına sokan bir kadına gitti. Ives kadın kılığına girmiş, istediği olmuştu. Ama o bunu istemesine rağmen pek de hoşuna gitmemişti. O kadın olmak yerine kadınlar tarafından sevilmek istiyordu.

Henry okulların açılma zamanına doğru yeni bir arabayla eve döndü. Ives onun dönmesine sevinmişti. Her ikisi de tekrar davetlere gitmeye başladılar. Ives artık Sally’s’ e gitmiyordu. Bu davetlerin en önemlisi Henry’ nin yakın arkadaşı Mrs. Cudlip’ in davetleriydi. Hatta bir keresinde Ives tek başına Mrs. Cudlip’ e refakatçılık yapmıştı ve bundan hoşlanmıştı.

İlk baharı’ ın ilk günlerinde Henry’ nin eski kiracısı Bellman onu düğününe davet etti. Henry bu davete uydu. Evde yalnız kalan Ives biraz da Henry’ nin gitmesine üzüldüğü için Sally’s’ e gitti ve orada tanıştığı bir transseksüel kızı eve getirdi. Düğünden erken dönen Henry, Ives’ ı transseksüel kızla çıplak olarak evde gördü. Henry bu duruma kızdı ve Ives’ i evden kovdu. Ertesi sabah eve taşınmak üzere geldiğinde Henry’ nin kızgınlığı geçmişti. Durumu normal karşıladı. Bu Ives’ ın moralini yerine getirdi. Dostlukları daha da pekişti ve birlikte bir yaz Rusya’ ya gitmeye karar verdiler.